Bazı kitapları okurken nefesinizi tuttuğunuzu hiç fark ettiniz mi? Burnunuzun direği sızlar, gözlerde bir sızı. Gülümsemeniz hiç eksilmeden ama. Çizimler öyle muazzamdır ki alıp götürür sizi taa oraya. Mesela “Çocuk ve Deniz”deki gibi bir sahile. Kumun sıcaklığı, denizin kokusu, hafif bir rüzgâr,…
Ve iki küçük çocuk💙
Hikâyelerini yazarken şahit olursunuz onlara. Yaşamı farklı gözlerle algılamanın nasıl olduğunu onlarla birlikte deneyimlersiniz. Korkular, çekingenlik geride kaldığında farklı duyular harekete geçer ve bambaşka bir dünyanın kapıları aralanır. Deniz sevgiyle kucaklar, sessizliğin içindeki sesler duyulur. Oğlana göre dalgaların hışırtısı, kıza göre denizin kahkahası. Gözler kapanınca gelen hafif bir esinti denizin öpücüğü gibidir. Oyuna davet belki. Hayaller yelken açar sonra.
Kız, bir deniz kızına dönüşür; oğlan, korsana. Oğlan, kıza ilerideki korsan gemisini gösterdiğinde söyler kız göremediğini. Tedirgin olur oğlan. Ama kız “Gözlerimiz kapalıyken daha fazlasını hayal edebiliriz.” dediğinde macera kaldığı yerden devam eder. Pek çok duyuyu, çok daha derinden algılayarak…
Kitabın çok, çok tatlı bir sonu var. Kalbinizin bir parçası orada kalacak. Paylaşmaya kıyamıyorum. Okuma şansınız olur ve merakla, heyecanla kavuşursunuz umarım o sona🙏😇