Sessizliğin Şarkısı
Sen ne tatlı bir kitapsın. Farkındalık, özfarkındalık üzerine okuduğum çocuk kitaplarının içinde yerin hep ayrı olacak.
Mirko, annesiyle otobüs durağında beklemektedir. Etrafındaki herkes elindeki cep telefonundan yükselen ışığa hapsolmuş gibidir. Mirko annesine sıkıldığını söyler. Annesi öyle güzel kılavuzluk yapar ki ona. Şehir sükûna erdiğinde ertafına kulak vermeyi salık verir. Günün gürültüsünde duyamayacağımız ne çok ses vardır. Örneğin rüzgar, rüzgar ne çok hikaye taşır. Bir araba sesi bize ne anlatır? Hadi hayal kurmaya. Çocuklarını kucaklamak için sabırsızlanan bir baba mı var orada?
Ya da en sevdiği şarkıyı dinlemekten keyif alan biri mi acaba?
Pencereden yayılan müzik çook yorgun olmasına rağmen uyku öncesi biraz daha piyano çalmak isteyen bir kızdan geliyor olabilir mi?
Havlayan köpekler, hışırdayan yapraklar.. Yaz geliyorsa sakince, sonbaharda ise sert ve hızlı..
Mirko bir an “Artık, hiçbir şey duyamıyorum.” dediğinde annesi eğilir ve kulağına, “İşte bu en güzel ses: Sessizlik. Tüm sesler sustuğunda, sessizliğe kulak verirsen; iç sesini duyar, hayallere dalarsın. Sessizlik hayallerin dostudur, hayaller de mutluluğun dostu.” Çok hoş, çook.
”Sessizliğin Şarkısı”, Silvia Petrucci’nin kaleminden, Chiara Buccheri’nin çizimleriyle, Uçan At Yayınları’ndan.