İki gün önce “Çocuk Edebiyatına Eleştirel Bir Bakış” kitabını okuyup değerlendirdiğimiz kitap kulübümüzde üzerinde durduğumuz kitaplardan biri “Hayalperest”ti😇Kitap türler arası olarak nitelendiriyor. Biyografi, şiir ve öykü bir arada. Muhteşem illüstrasyonları da unutmamalı.
Bir süredir hayallerle ilgili kitaplardan bahsediyorum. Bu hafta 57.Kütüphane Haftası. “Hayalperest”te hayaller ve kitaplar buluşuyor. Hatta kütüphane de var. Tatlı tesadüfler💙
Neftali, Zeze’den sonra boğazımda bir yumru. Babasının sert mizacı altında nefes alamayan küçük bir çocuk. Hayal kurmayı, doğayı, koleksiyon yapmayı ve kelimeleri, kelimelerin seslerini seven bir çocuk. Zayıf ve güçsüz bedeni, kekelemesi, hayal kurması, hatta kitap okuması babası için büyük bir sorun. Etiketleri, eleştirileri, yargıları canını acıtıyor, yaralıyor Neftali’yi. Babasına şans veriyor. Hem de birkaç kez. Ama babasının tavrı değişmiyor ne yazık ki.
“Annen de senin gibiydi. Kâğıtlara bir şeyler karalayıp dururdu ve aklı hep başka yerdeydi…Hayal kurmak insanı zayıflatır mıydı? Annesini öldürecek kadar zayıflatan bu muydu?” Değildi. Tam tersi Neftali hayallerin ve kelimelerin gücüyle büyüttü kendini. Mamadre’nin de söylediği gibi onun içeride herşeye yetecek gücü vardı. Hastalık günlerinde Mamadre okurdu ona. Sonra okumayı tam bilmese de bazı kelimeleri tanır, onların ahengine kapılıp giderdi. İçinden söyleyince nasıl da hiç takılmadan, kusursuzca çıkıyordu hepsi.
Neftali’nin yeniden umudunu yeşerten sahnelerle başlayan deniz tatili bir kabusa dönünce Neftali yine hayallere sığınır.Hayal kurmadığı zamanlarda da kitap okur. Yanında getirdiği bütün kitapları bitirene kadar inadına okur. Kitaplar bitince kütüphane arayışına girer. Bulur da. Babasının sözlerinin aksine “Okumanın bacak kaslarını güçlendirmemesi ve iştahını açmaması umurunda değildi.”
İşte o küçük çocuk büyür ve büyük bir şair olur. “Hayalperest” şair Pablo Neruda’nın çocukluğunu anlatıyor. Kitap hakkında saatlerce konuşulabilir. Bölüm aralarında şairin “Sorular Kitabı”ndan ilham alınarak yazılmış harika şiirlerden biriyle sözlerime son vereyim. “Ateş mi sözcüklerden doğar? Yoksa sözcükler mi ateşten?”