KUŞLU KÖY
Bu kitap tam bir şölendi benim için🥰 Hikâyesiyle, çizimleri ve renkleriyle uçurdu diyebilirim.
“Kuşlu Köy”ü kuşlarla dolu bir parkta yürüyüş yaptıktan sonra, kuş sesleri eşliğinde okudum. Yitip gidenlere ağıt sarstı ilk başta. Kuşlu Köy’ün insanları kuş seslerine hasretti çünkü. Sözsüz ahitler bozulmuştu. Nesiller arası aktarım durmuştu. Doğa ile ahenk içinde yaşam unutulmuştu.
Merak etmeyin. Umut hep var. Kuşlu Köy’ün sakinleri için de var.
Umut dilek ağacının dallarına asılan resimli, incikli boncuklu mektuplarda, pazar pikniklerinde, yüreklerde saklı kuşlarda, kuşlu tiyatrolarda, düş ormanlarından doğan hikâyelerde, hazine haritalarında, fosilleşmiş tohum keseciklerinde, başlara taç olan kuşlarda,…
Kuş cıvıltıları saçlarında yıldızlar uçuşan, eteklerinden çiçekler dökülen kadının gelişinde ve geride bıraktıklarında muştulu.
Duyumsayabilenlere.
Çok uzakta da değil üstelik. Kuşlu zamanların resimlerinde, şiirlerinde, tozlu sandıklarında saklı. Keşfetmek için yanıp tutuşanlara.
Sandıklarda neler yok ki. Mektuplar, masallar, tohum ve köklerden yapılan ilaçların formülleri, hiç bilmedikleri türlü yemek tarifleri, bitki çizimleri, atalık tohumlar,… Tam bir zaman kapsülü.
Nasıl da unutulmuş her şey derken şu güzel dizeler çıkıyor karşıma.
“Kim sarstı bizi uzamış uykudan?
Kimlere kandık bir yıllarca?
Unuttuklarımız kadar azız şimdi.”
Bu uyanış ne kadar kıymetli.
Sonra mı?
Sonra yas bitti.
Artık yeni şarkılar söyleme zamanı😉
Filiz tohumu unutur mu?
Meyve, çiçeğini?
Çiçek, kuşa verdiği sözü?
Unutursa küsmez mi kuş?
Unutmaaa…
🎶🎶🎶