ŞEHİRDE BALIK AVI
Sevdiklerimizi nasıl mutlu edebiliriz? Neye ihtiyaçları olduğunu nasıl bilebiliriz? Ve ne yapabiliriz? Hele de küçücük bir çocuksak
Göç, ayrılık, yabancılaşma, yalnızlık sonrası hayalin, umudun ve cesaretin hikayesi.
Yıllarca balıkçılık yapmış olan büyükbaba nehir kenarındaki evini satıp şehre gelir. Yanında oltalarıyla hem de.
Torunuyla balkona çıkıp aşağıda akan “nehre(!)” şaşkın gözlerle bakar. Onun tek tutkusu balık tutmaktır. Peki ya şimdi? Küçük kız onu neşelendirmek için neler dener.
Resim, müzik, maket uçaklar, satranç. Fakat nafile. Büyükbabanın gözü hep uzaklarda. Küçük kızın aklına bir fikir gelir. Çocuklar en çok neyi sever. Oyun oynamayı tabi. Özellikle de kurgu oyunları. Yani “-mış gibi oyunlar”. Büyükbabasıyla da balık tutuyormuş gibi yapabilirler, öyle değil mi?
Kocamaan bir apartmanın minicik balkonundan aşağı sarkan iki olta hayal edin. İşte tam da bunu yapıyorlar. Onlar şu an hayal dünyasının kapısından içeri girdiler. Hadi bi rast gele diyelim. Gelsin uçançöp balığı, çamaşırımsı yılan balıkları, kasket balığıb ve hatta klima balığı? Izgara balığını yakalamak ana caddeye, pardon okyanusa açılmaya hazır olduklarının da göstergesi. Posta balıkları, sarıkanatlar. En büyük balık ise yer altında yaşıyor. Son anda ellerinden kaçırmış olsalar da bu sorun değil. Çünkü asıl macera şimdi başlıyor. Büyükbaba ve küçük kız elele tutuşup apartmandan dışarı çıkarlar.
Yüzme zamanıı? -Ya da şehri keşfetme mi demeli?
Muhteşem bir hayal gücü ve harika illustrastonlar.. Sevgi dolu, sıcacık bir hikaye.
”Şehirde Balık Avı”, Gideon Sterer’in kaleminden, Poly Bernatane’nin çizimleriyle, Martı Çocuk Kitapları’ndan.