YAZ KİTABI
Kuşaklar arası ilişkiler demişken büyükanne-torun hikâyelerinden bahsetmesem olmazdı. Üstelik daha bu sabah “Yaz Kitabı”nı bitirmişken🥰 Sofia ve babannesinin ilişkisi üzerinde yükseliyor hikâye.
“Buraya geliyorsun ve kendini birden uzun zamandır iç içe yaşamış küçük, dar bir grubun içinde buluyorsun. Aidiyet hissiyle, bildikleri tanıyıp hissettikleri bu topraklarda, birbirlerinin hep etrafında olan, alışık oldukları her tehlikenin onları birbirine daha çok bağladığı ve kendilerinden emin kıldığı bir grubun içinde. Ada, dışarıdan gelen biri için pekâlâ ürkütücü görünebilir bu durumda. Burada her şey eksiksiz bir biçimde işler ve herkesin kendine ait, güvenilir, sağlam bir yeri bulunur. Kumsalın ardında hayat alışılagelip fosilleşmiş ritüellere göre devam eder. Diğer taraftan da günlerinin bir rastlantı sonucu oluştuğunu, dünyanın sanki her an ufuk çizgisinde sona erecekmiş gibi, geçici olduğunu düşünerek yaşarlar.”
Benim için en güzel ada tanımlaması. Adada yaşamayı hep merak etmişimdir. Doya doya hissettim her satırında. Sofia, babannesi ve babasını adım adım takip ettim. Doğa ile olan iletişimleri, vahşi doğaya dair yorumları, alma verme dengesi-sizliği, mücadeleleri ilgi çekiciydi.
Ve elbette bu yazının konusu olan Sofia’yla babannesi arasında geçenler. Özellikle de diyalogları. Babannenin Sofia’ya eşlikçiliği. Çok gerçekti. Bayıldım. O sadelik, basitlik, durağanlık, dinginlik içinde kalpte, zihinde yer edinen cümleler, sıradan görünebilecek ama tüm olayların akışını, olaylara bakış açısını değiştirecek nahif tutumlar. Özellikle Çadır, Sabahlık, Solucanlar ve Diğerleri, Sophia’nın Fırtınası ve Tehlikeli Gün çok hoştu.
Kitaba çevirmeni sevgili Zeynep Tamer’in yazdığı önsözle başlamak ayrı bir keyifti. Yazarın bu kitabı annesini kaybettikten sonra yazmış olduğunu ve yine annesini kaybetmiş olan altı yaşındaki Sofia’nın hikâyesini okuyacağımı öğrendim. Satır aralarında bu kayba dair duygu ve düşünceleri aradım. Buldum da. Kayıp konusu çok farklı şekillerde çıkıyor karşımıza. Katarsis anları da dikkat çekici. Yazarın kalbini okuyucusuna bu kadar açmış olması, otobiyografik yani beni çok etkiledi.
Sizin de okuma fırsatınız olur umarım. Ben çok sevdim.
Şu sıcak yaz günlerinde Kuzey Denizi’nin serinliğini gönderiyorum size.