Kırmızı Başlıklı Kız’ın sözleriyle, yani yaklaşık olarak:
“Sevgili Bay Kurt, seni çok iyi tanıyorum. Yumuşak, tombul koyunları çok seviyorsun. Sevmek derken anladın sen onu. Benim kuzuma dokunmayı aklının ucundan bile geçirme ama. Saldırgan tavırların yüzünden yapayalnız kalmışsın zaten. Yaşlandığını da kabul et.
Gözlerin de iyi görmüyor. Rüyanda bile koyun yiyorsun. Göbeğin olmuş kocaman. Dişlerin de dökülmüş.
Artık sen çorba iç bence. Hatta içine birkaç harf atarsan zihnin de kuvvetlenir. Malum yaşlılık hafızayla oyun oynayan birşey. Sonuç olarak benden uzak dur. Zaten pek sevimli sayılmam. Kötü bile olabilirim. Mesela burnum fena akar. Fareleri filan kovalarım. İyi bir arkadaş olmayabilirim.
Unutmadan geçen hafta büyükanneme giderken beni izlediğini biliyorum. Postacı kılığındaydın. Fakat ne yazık ki oldukça başarısızsın. Aa, ben sana yardım edebilirim aslında. Dolabım kıyafet dolu. Biliyorsun sadece kırmızı başlıklı olanı giyiyorum. Ee, ne diyosun, gelecek misin?
Bu arada biraz farklı bir son oldu sanki? Neyse gelirsen çay da içeriz?”
Klasik masalların modern yorumlarına bayılıyorum. Çok hoş örnekler var. Bu kitap da onlardan biri. Ve çook sevimli. Siz olsanız nasıl bir mektup yazardınız Bay Kurt’a? Ya da o nasıl bir cevap verirdi acaba? Hatta başka kitap kahramanları? En çok hangi kahramana mektup yazmak isterdim acaba? Ben bunu bir düşüneyim.
Kırmızı Başlıklı Kız’dan Mektup Var, Christine Beigel’in kaleminden, Eric Gaste’nin çizimleriyle, 1001 Çiçek Kitaplar‘dan.