Masal demişken😍
“Şarkılı Masallar”ın ilkini daha önce paylaşmıştım, “Önce Hayal”. Şimdi ise “Taş Çorbası” bizlerle. Yine bir değişim ve dönüşüm var. Ama bu defa duygularda, düşüncelerde, davranışlarda. Eğlendiriyor, düşündürüyor ve heybemizi dolduruyor.
Paylaşmayı bilmeyen bir köye yolu düşen bir gezginin sadece ufacık bir taşla köylülerin hayata bakışını nasıl farklılaştırdığını görüyoruz.
Sadece evlerin etrafı çevrili değildi duvarlarla.. Paylaşmayı bilmeyen insanların kalpleri de bu duvarların gerisinde kalmıştı. Bereketli olmasına bereketliydi köy ama.. Soğuk, sessiz, coşkusuz.. Gezgin adımını atar atmaz anlar bunu. Bu köy paylaşmayı nasıl öğrenebilirdi? Tabii ki paylaşarak. Yani deneyimleyerek.
Gezginin cebinde taşıdığı taş girer bir kazana. Yolculuğu çorba olmaya. Köylü merakla toplanır meydana, kazanın başına. Herkes evinde olandan getirir bir miktar, ekler çorbaya. Uzun sofralar kurulur. Çorba önce kalpleri ısıtır. Sonra keyifli sohbetler başlar. Şarkılar, halaylar.. Hasret giderir köylüler. Ertesi sabah gezginden geriye bir taş ve bir de not kalmıştır. “Taş çorbası da hayat gibidir, paylaştıkça lezzetlenir.”
“Taş Çorbası”nı bir de sevgili Judith Malika Liberman’dan dinlemenin zevkini tatmalısınız. Şarkısı hâlâ dilimizde🎶