Canım Vecihi🥰 Hür kuşum.
-Daha girişte sevgili çevirmene sevgilerimi ileteyim. Çok tatlı bir dokunuş olmuş.-
Sana sarılmak istiyorum. Beni kafanın içindeki eve konuk ettiğin, duygularını, düşüncelerini, içindeki karmaşayı, iniş çıkışlarını, savruluşlarını samimiyetle paylaştığın için teşekkür ederim. En son bu duyguyu, farkındalığı ve aydınlanmayı “Inside-Out”u izlediğimde hissetmiştim. Bana kendimi, çevremdekileri anlayabileceğim bir ayna tuttun adeta.
Küçük Prens’in tilkisi olmayabilir ama “Karga ile Tilki”deki Tilki de güzel bir eşlikçi oldu Vecihi’ye. Gerçek hayatta yaşadığı zorluklar dayanılmaz hâle geldiğinde, hepsinden her şeyden kaçıp kurtulmak istediğinde “Tilki, bana bir mağaranın nasıl kazıldığını öğretir misin?” dediğinde
“Bir mağara mı? Bu işe yaramaz çünkü karmaşa her zaman, her yere, en derin mağaralara bile ulaşır. Nasıl bakacağını öğrenmen gerek. … Tek bir ışığa bak, sadece birine ve tüm düşüncelerinin onun üzerinde parlamasına izin ver.” diyerek ona yol gösterdi. Bazen benim de en çok ihtiyaç duyduğum şey bu cümleleri duyabilmek.
Kontrol odasındaki karmaşaya verdiğimiz isimler değişebilir. Bu karmaşadan kaynaklanan zor durumlar da öyle. Ama en önemlisi bu hâli yaşayanların kendi duygu ve ihtiyaçlarını fark etmeleri, ifade etmeleri ile çevresindekilerin onların duygu ve ihtiyaçlarını anlamaya çalışıp destek olmaları sanırım.
“Kafamın İçindeki Ev” çok değerli bir kitap. Üzerinde durulacak daha pek çok konu var. Bende ilk uyananları paylaştım sadece. Size de farklı pencereler açacağına inanıyorum. Okuma şansınız olur umarım😊