Geçtiğimiz günlerde “Virginia Woolf’tan Yazma Dersleri”ni okurken bir öğrenci oldum yeniden. O kürsüde, ben sırada. Yazar, Woolf’un sözlerini ve anılarını öyle iyi serpiştirmiş ki metne.. Samimi bir çalışma. Ardından daha önce okuduğum “Kendine Ait Bir Oda”da altını çizdiğim yerleri ve yıllar önce aldığım dergide Woolf hakkındaki yazıları okudum. Woolf’un satırlarında, düşüncelerinin koridorlarında gezindim.
Virginia Woolf “Kendine Ait Oda”da “Kadın ve Edebiyat” konusunu ele alıyor. Bunu kadın edebiyatı tarihçesi üzerinden, örneklerle anlatıyor.
Düşünce ve ifade özgürlüğü, eğitim hakkı olmayan, eril zihniyetin dayattığı “kadın rolü”ne sıkışıp kalmış kadınları ve bu kadınlardan edebiyat dünyasında kendine nasıl yer açmaya çalıştıklarını -ve çok daha fazlasını- anlatıyor. Bunu yapabilmeleri; düşünce özgürlüğü, kişisel bağımsızlık, kendine güven, yazma yürekliliği ve özgürlüğü elde edebilmeleri için de paranın ve onun yanında kendine ait bir odanın ne kadar önemli ve gerekli olduğunu ifade ediyor.
“Kendime Ait Oda” da işte bu noktadan yola çıkılarak yazılmış. Woolf’un ağzından, küçükken uydurduğu masalları, büyüyünce yazar olmak istediğini okuyoruz. Yazarı bir örümceğe benzetiyor. İkisi de bir örgü oluşturuyor. Örümcek ağlarla; yazar kelimelerle. Odanın bir köşesinde örümcek ağı, diğer köşesinde bir öykü. Kendine ait bir odanın verdiği özgürlük ve özerklikle kelimelerden öyküler örmek bir yazar için en büyük ihtiyaç ve keyif sanırım❤
Siz de kendinize ait bir odaya ihtiyaç duyuyor musunuz😇