Okudum, bitti…
“Oyun oynayalım mı?” bizim evde en çok kurulan cümle olabilir. Oyuna doyulur mu? Doyulmaz… Oyun ilişkidir, iletişimdir. İyileştiricidir, rahatlatıcıdır, sakinleştiricidir. Eğlencelidir, enerji vericidir.
Oyun, göz teması-dokunma-ses tonu ile ebeveyn çocuk bağlanmasında çok önemli. Kitapta bağlanmayla ilgili pekçok örnek var. Buna ek olarak, disiplin, travma, ayrılık kaygısı, korkular, kardeş, …vb. konularda hangi oyunları oynarak, çocuğa nasıl destek olunabileceği anlatılıyor. Yine bunun yanında duygusal zeka, sosyalleşme, duyguları anlama-kontrol edebilme üzerine de oyun örnekleri verilmiş. Mesela, yatma zamanı konusunda sorun yaşanıyorsa yapılabilecek en güzel şey yakınlık ve bağlanma ihtiyacını karşılamak, konuşarak, ihtiyaç duyduğunu hissediyorsak ağlamasına fırsat tanıyarak, oynayarak ve kahkaha atarak çocuğumuzun stresten arınmasına yardımcı olmak ve yatağa girmesi konusunda özgür iradesinin gelişmesine yardımcı olmaktır. Bunu sağlamak için de bazı eğlenceli aktivite önerileri sunulmuş kitapta. Çocuğun korkularına yönelik olarak sembolik oyunlar, yastık savaşı gibi gücün çocukta olduğu hareketli oyunlar, dişleri yerine ayak parmaklarını fırçalaması gibi komik davranışlar sergilemesine izin veren oyunlar, sırtına masaj yapmak gibi fiziksel teması sağlayan oyunlar, çocuğun yaşça geriye gittiği oyunlar, ninni söylemek, kitap okumak ya da hikayeler uydurmak gibi.
Oyun, pozitif sosyal bir etkileşim süreci aynı zamanda. Çocuğun kendini iyi hissetmesini sağlayacak oksitosin hormonunu salgılanmasını sağlar. Oyunlar, çocuk odaklı olduğunda, rekabet ya da kural kaygısı olmaksızın oynandığında, kahkaha garanti. Kahkaha da stres hormonunu azaltarak öfke ve endişeyi geçirir. Tüm bu süreç beynin gelişmesine katkıda bulunur. Hatta travmatik tecrübelerin ardından oyun terapisiyle çocuğun beynini yeniden kodlamak mümkün. Bu oyunların bazılarını, derininde yatan amacının ve faydalarının farkına varmadan uzun süredir oynuyoruzdur muhtemelen. Aklıma ilk gelen saklambaç. Saklambaç oynarken birden kayboluruz ve bir süre sonra ortaya çıkarız. Bu çocukta bir güven duygusu oluşturur. Kısa süreli ayrılıkların çocuk tarafından duyumsanmasına yardımcı olur. Ayrılık anksiyetesinin atlatılmasını kolaylaştırır.
Oyun Oynama Sanatı’nda ele alınan ve etkilendiğim bir konu da çocuklarımızın bizi oyuna davet etme biçiminin bizi rahatsız ettiği durumlarda nasıl davranacağımıza ışık tutmasıydı. Biz bu davranışları kaba hatta bazen katlanılamaz olarak nitelendiriyor olabiliriz. Halbuki bu davranışları farklı bir şekilde yorumladığımızda, örneğin karşılanmamış bir ihtiyacından dolayı böyle davrandığını anladığımızda, çocuğumuzla aramızdaki bağı ve işbirliğini geliştirecek şekilde karşılık verme şansımız artacaktır. Çocuğumuzun bizim ilgimize ve şefkatimize en çok ihtiyaç duyduğu anda bu tarz davranışlar sergilediğinin farkına varırsak vereceğimiz tepki de bu doğrultuda şekillenecektir.
Bu kitabın bana çok şey kattığını düşünüyorum. Gönülden tavsiye ederim.