“Bir insanın kişiliğinin gerçekten olağanüstü yönlerini anlayabilmek için, eylemlerini uzun yıllar boyunca izleyebilme şansına sahip olmak gerekir. Kişinin eylemleri bencillikten tamamen arınmışsa, onu eyleme yönlendiren itki eşsiz bir yücegönüllülük örneğiyse, hiçbir ödül beklemediği kesinse ve dahası yeryüzünde silinmeyecek izler bırakmışsa, işte o vakit gerçekten de, hataya yer bırakmayacak bir kesinlikle, unutulmaz bir insandan bahsediyoruz demektir.”
İşte bu hikaye, tek başına, çok kısıtlı imkanlarla, bir çölü ormana dönüştürmüş olan bir adamın hikayesi. Bulunduğu yere ve çevresine yaşamı taşıyan, orayı yeniden yaşanılabilecek bir yer haline getiren, umudu tazeleyen bir adam.
Her gün sürüsünü meraya götürdüğünde özenle hazırladığı meşe palamutlarını yanında taşıdığı demir çubukla toprağı kazarak eken bir çoban düşünün. Eğitimi olmayan, yalnız, münzevi biri. Tohumların hepsini ektikten sonra da ertesi gün için tohum toplamaya başlıyor. Ve bunu yıllarca yapıyor. Herzaman başarılı olamıyor elbette. Ektiği her tohum ağaca dönüşemiyor. Pek çok hayalkırıklığına uğruyor. Ama böyle bir başarıyı yakalamak, böyle bir tutkuyu hayata geçirebilmek için umuda sıkı sıkı sarılıyor. Yıllar içinde farklı türde ağaçlar da dikiyor. Rüzgar farklı tohumları taşıyor. Ve o bölge dönüşüyor. Kurumuş dereler suyla doluyor.
Muhteşem bir etki-tepki mekanizması işliyor ve burası insanların yaşayabileceği bir yer haline geliyor. Yıllar sonra orman devlet koruması altına alınıyor.
Kitabın sonunda yazar, bu hikayenin tamamen kurmaca olduğunu, amacının ağaç sevgisi aşılamak, hatta özellikle ağaç dikmeyi sevdirmek olduğunu söylüyor. O öyle söylese de ben yine de gerçek olduğuna ya da gerçeklik payının olduğuna inanmak istiyorum. Ve bu hikayenin okuyan herkesin kalbinde çok özel bir yere dokunacağını ümit ediyorum. Genel bağlamda ise doğayı koruma konusunda bireysel gayretin önemine gönülden inananlardanım❤
”Ağaç Diken Adam”, Jean Giono’nun kaleminden ve Büyülü Fener Yayınları’ndan.