Cömertlik nedir, ne kadar cömertsiniz hiç düşündünüz mü? Mesela bir ağaç kadar cömert olabilir misiniz? Bir elma ağacı örneğin.. Hikayedeki gibi.. Yapraklar oyuncak; gövde tam tırmanmalık; dallar salıncak; elmalar yemelik; gölge dinlenmece, uyumaca.. Kimin için mi😉 Minik bir çocuk için..
Ağaç ve çocuk çok sever birbirlerini. Mutludurlar. Derken “zaman” girer aralarına. Çocuk büyür. çocuk olmayı, bir zamanlar çocuk olduğunu unutur. Dostunu da. Ağaç çok üzülür buna. Çocuk yıllaar sonra ağacın yanına geldiğinde ağaç yine de coşkuyla karşılar onu. Eskisi gibi oynamayı teklif eder. Ama çocuk reddeder. Paraya ihtiyacı vardır.
Ağacın parası yoktur ama elmaları vardır. Cömertçe teklif eder. Çocuk bir daha gelir; sonra bir daha..
Ev için dallarını; gemi için gövdesini verir ağaç..
Çocuk uzuun zaman sonra tekrar geldiğinde, ağaç yaşlı bir kütüktür sadece. “Üzgünüm.” der ağaç, “Sana verebilecek birşeyim kalmadı.”
Çocuk da tıpkı onun gibi yaşlıdır artık ve tek ihtiyacı oturmak ve dinlenmek için sakin bir yerdir.
Cömertliğin karşısında ciddi bir talepkarlık var hikayede. Sürekli daha çok, karşıdakini hiç düşünmeden, hatta onu yok edesiye isteme. Teşekkürsüz, minnetsiz yaşama. Ama yine de hiçbir şeyin yetmemesi. Her defasında başka bir hayalin peşine düşme. .
“Cömertlik” olarak nitelendirilen vermek, sormadan vermek, sürekli vermek, sınır koyamamak, “hayır” diyememek konusu da çok düşündürücü. Sevmeyi, sevgiyi göstermeyi “vermek” olarak kodladıktan sonra, sırf bunu kaybetmemek için kendinden vazgeçerek vermek. İki durum da rahatsız etti beni açıkçası.
Bu hikayede beni düşündüren bir de şu konu oldu. Son paylaşımlarımda olduğu gibi hikayeye doğal hayata saygı ve doğal hayatı koruma noktasında yaklaştığımda hikayedeki çocuktan hiçbir farkımız olmadığını gördüm. Doğa cömert, hem de çok cömert. Ama nereye kadar.. Yukarıda sınır koymaktan bahsetmiştim. İklim krizi, doğal afetler, salgın hastalıklar sınır olarak algılanabilir mi bilmiyorum ama hem uyarıcı hem de umarım farkındalığımızın artmasına yardımcı olur umarım😌
”Cömert Ağaç”, Shel Silverstein’in kaleminden ve Bulut Yayıncılık’tan.