“Yolculuk”, birçok yolcunun, yolculuğun hikayesi. Ülkelerinden ayrılmak zorunda kalan insanların hikayelerinin küçük bir özeti.
Çizimler muhteşem. Yer yer şiddetli. Çünkü gerçek de böyle. Adeta bir sessiz kitap. Deniz kenarında vakit geçiren bir aile. Deniz kapkara. Sonra savaş başlıyor. Ve kapkara eller şehri yıkıyor.
“Sanki dünyanın bütün ışıklarını söndürüyorlardı.” diyor yazar. Sonra yine kara bir sayfa. “Ve bir gün savaş babamı da aldı.”
“Yaşamak” zorlaşınca şehri terk etmeye karar verir anne ve çocuklar. Korkmadan yaşayabilecekleri bir yer bulmadırlar.
Kitapları birer birer incelerler. Herkese veda ederler ve birkaç bavul ile “yolculuk” başlar. O güvenli yere ulaşmaj için araç değiştire değiştire sınırlar aşa aşa ilerlerler. Türlü zorluklar ve tehlikelerle karşılaşırlar. Çizimler öyle güzel anlatmış ki bunları. Sınırdan geçmelerine izin verilmeyince anne çocuklarına sıkı sıkı sarılıyor. Kızı şöyle diyor; “Ama annem bizimle beraberdi ve azıcık bile korkmuş görünmüyordu. Göğsüne yaslanıp gözlerimizi kapattık ve sonunda uyuyakaldık.” O anda anne doya doya ağlıyor. Hiç tanımadıkları insanlarla bindikleri küçücük tekne dalgalarla sarsılırken gitmeye çalıştıkları ülkenin yemyeşil ormanlarında dans eden perilerin masallarını anlatarak tutunurlar yaşama.
Yine başka bir gün bindikleri trenden başlarını uzatıp gökyüzüne baktıklarında kuşları görürler. “Kuşlar da aynı bizim gibi göç ediyorlardı. Onların yolculuğu da çok uzundu ama hiç sınır geçmek zorunda değillerdi.” Kuşlar umut olur onlara. Belki bir gün onlar da aynı kuşlar gibi yeni bir yuva bulup hikayelerine baştan başlayabilceklerdir.
”Yolculuk”, Francesca Sanna’nın kaleminden ve Taze Kitap’tan.