Dün okuduğum “Porselen Diyarındaki Macera” gündelik hayatımızda karşılaştığımız, bizim için sıradanlaşan nesnelere güzelleme niteliğindeydi benim için.
Kitabı okuduktan sonra aklıma “Birileri” geldi. Küçük bir kızın muhteşem gözlem yeteneği ve belki biraz da hayal gücüyle sarmalanmış, çok özel bir metin. Hani hiç iddiası yokmuş gibi görünen ama inceden inceye kendine yer edinen, bir cümlesiyle, bir kelimesiyle, bir görseliyle çarpan, içinizi sızlatan, gülümseten, gündüz düşlerine salanlardan.
Koleksiyonerliğe farklı bir bakış, bir övgü aynı zamanda. Sıradan olanın, sıradan kabul edilenin, varlığından haberdar olmadığımız pek çok özel şeyin ya da farkında olmadan kendimizi içinde buluverdiğimiz ilginç şeylerin birlikteliği. Bizi tanımlayan, “biri” yapan. Sadece nesneler de değil üstelik. Sözcükler, durumlar, özlemler, travmalar. Hatta yalnızlığın, yokluğun, imkânsızın yeni tanımları. Tüm bunlar “Birileri”nin gerçeği.
Rüzgâr kavanozları biriktiren biriyle karşılaştınız mı hiç mesela? Küçük kız bir kavanozda iki yıl önceki doğum gününde tabakları, bardakları, kırıntıları uçuran bir parça rüzgâr getirdiğinde şöyle diyor:
“Teşekkür ederim. Bu bende eksikti. Bazı rüzgârları gerçekten de beklemek gerekli.” Kalbimin bir parçasını şuracıkta bıraktım.
Mahalle-apartman-komşuluk hikâyelerini ayrı bir severim. Her bir köşeye, her bir karaktere ana karakterin gözünden bakmak hep çok eğlenceli gelir. O bakış açısı öyle müthiştir ki bakmakla görmek arasındaki o zarif çizgiyi, farkı yaratan, yürek hoplatan, müstehzî gülümsemeyi dudağınıza konduran ayrıntıdır.
“Birileri” bana “Komşularım”ı hatırlattı. Her kapının ardındaki gizli yaşamları. Ve “Murdo”daki tadı aldım. İmkânsızlıklar, ihtimaller ve hayaller denizinden birkaç damla, taze, sonsuz bir nefes😇
Peki siz nasıl birisiniz😉
Gönülden tavsiye nahif kitaplardan🤎