“Ne görürsün bir ağaca bakınca?
Yapraklar, budaklar, dallar mı?
Yoksa nefes alıp veren,
devinen ve dans eden bir canlı mı?”
“Ne Görürsün Bir Ağaca Bakınca?”yı dün sabah okumuştum. Kalbim kocaman oldu. Öğleden sonra mültecilik ve savaş konulu kitaplara dair yazarken zihnimde, arka planla şu dizeler akmaya başladı:
“Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür. ve bir orman gibi kardeşçesine, bu hasret bizim…”
Öyle güzel ifade ediyordu ki hislerimi, hayalimi🙏
Kitaba dönersem, ağaçları en nahif şekilde anlatanlar arasında bence. Daha da özeli ağaçla insanı özdeşleştirmesi. Ağaçlardan başlayan bedene, zihne, kalbe doğru bir yolculuk adeta. Ağacı dinle, kendini dinle. Ağaca bak, kendini gör, kendini bul. Acele etme, dinlen, köklerini hisset, kendine iyi bak, başkalarına destek ol. Çünkü nasıl bir ağaç ormanın parçasıysa sen de bir topluluğun parçasısın. Çekirdek ailenden tüm insanlığa kadar.
Kitabın ismine öyle tatlı sorular ekleniyor ki. Bir ağacı gerçekten tanımak için sorulabilecek en güzelleri. Dallarında kimler koşturuyor, güneş açınca neşelenir mi, senden başka hangi çocuklar oynadı gölgesinde, kimler okşadı gövdesini, tohumlar, fidanlar nasıl büyüyecek,…?
En can alıcısı ise sonunda. Büyüdüğünde sana yıllarca yoldaşlık eden ağacının yanına gidecek misin? Aklıma “Cömert Ağaç” geldi bu kısımda. İçim sızladı.
Her bir ağacın hem kendi başına hem de onunla bağ kuran kişi için ne kadar özel olduğunu duyumsadım okurken. Her birimiz gibi ve ağacımız için de.
Çocukluğumu dallarında geçirdiğim, bugün hâlâ mis kokulu çiçeklerinin çayını içtiğim ıhlamur ağacıma🌿
Çook sevdiğim Şiirsel Taş’ın çevirisiyle💚
(Unutmadan, 2023 Waterstones Çocuk Kitabı Ödülü finalistiymiş bu kitap.)