“Ekşilina’nın Hayret Verici Maceraları”nı okudum. İkinci kez. Duygusal bir yolculuktu. Pek çok konu, alt başlık vardı. Aile, dostluk, bağlar,.. Ama temelinde Ekşilina’nın çok ağır bir hastalığa yakalanan annesinin vefatına kadarki süreç anlatılıyor. Yıkılma, toparlanma, eriyip gitme, çare arama, isyan, umut, kayboluş, her “an”a, her anıya sarılma ve son. Öyle güzel, öyle özel ki.. Hem kurgusu, hem dili..
“Ben’in Gemisi” ve “Bu Bahçe” ise kayıptan sonraki süreci ele alıyor.
Ben’in Gemisi
“Ben’in Gemisi”nde Ben’in vefatından sonra ailesinin kayıpla mücadele ve iyileşme süreci anlatılıyor. Ve beni oldukça şaşırtan ve çok çok duygulandıran bir şekilde. Ben, yelkenli kursuna gitmek istiyor. Ailesi erteliyor bu isteğini. Vefat ettiğinde ise onu evlerinin bahçesine gömüyorlar ve mezarını, belki de onu hayaline kavuşturabilmek için, yelkenli şeklinde yapıyorlar.
Komşular şiddetli bir şekilde karşı çıkıyorlar. Baba tüm bu tepkilere aldırmaksızın, bu tepkilerden yola çıkarak uygulamaya koyduğu çılgın planlar yapıyor. Tek isteği oğlundan ayrılmamak. Ama bu kaybı kabullenmeme şeklinde değil asla. En son resmi merciler de devreye girince baba herkese muhteşem bir sürpriz yapıyor. Anne, acısını daha sessiz yaşıyor ama babaya her adımında destek oluyor. Ben’in kardeşi ise babasının biraz deli olduğuna hükmediyor. Ama iyi anlamda. Onun en çok istediği şey ise dilediği an abisinin yanına gidip onunla konuşabilmek.
Bu Bahçe
“Bu Bahçe” hem hikayesi hem de çizimleriyle öyle nahif ki. Tavşanı vefat etmiş olan küçük çocuk, mevsim geçişlerini, bahçedeki değişimleri hem tavşanıyla olan anılarını hatırlayarak hem de onu hayal ederek hayatına yine, yeniden katarak anlatıyor. Aynı zamanda çift dilli bir kitap. Her sayfada Türkçe ve İngilizce olarak verilmiş.
“Ben’in Gemisi”i, Pieter Koolwjik’in kaleminden, Linde Faas’ın çizimleriyle, Can Çocuk Yayınları’ndan. “Bu Bahçe” ise Briony Steward’ın kaleminden, Multibem Yayınları’ndan.