Hep daha fazlasını istiyor olabilir miyiz? Gelecek kaygısı. Tüketicilik, istifçilik. Daha iyisi, daha güzeli, daha yenisine ulaşma gayreti. “An”ı yaşayabiliyor muyuz? Ya da genel olarak gelecekteki o “an”a kadar yaşamayı mı erteliyoruz? Neyin hayalini kuruyoruz? Bu hayallerimizin temelinde ya az önce saydıklarım varsa? Kendimizi kandırıyor olabilir miyiz? Yaşamımız bir oyalanmadan ibaret olabilir mi? Evet, epey ciddi sorular sorduran bir kitap? Çocukların bilinçaltını besleyen ve bolca düşündüren -bizim de tabii-.
Bir gün küçük bir limanda bir balıkçı kayığında uyuklarken bir turist yaklaşır yanına. Balıkçıyı ilginç bulur ve fotoğrafını çekmeye başlar. Makineden çıkan sesler balıkçıyı uyandırır. Turist hemen balık tutmak için harika bir gün olduğunu söyler ve balık tutmaya çıkacak mı diye sorar. Balıkçı daha o sabah balığa gittiğini ve kendisine iki gün yetecek kadar balık tuttuğunu söyler. Turist şaşırır. -Bence burada tatilde olduğunu unutuyor. Hatta hiç tanımadığı birine öğüt vermeye kalkışıyor- Balıkçının yanına gider oturur. Bir taraftan da hesap kitap yapmaya başlar.
Mesela, balıkçı günde birkaç defa balığa çıksa ne olur diye sesli olarak düşünür ve neler hayal eder neler, yıl yıl nelere sahip olacağını teek tek söyler; motorlu bir kayık, tekne, helikopter, balık tesisi…., uzayıp gider liste. “Eee, sonra?” der balıkçı. Turist cevap veremez. Tekrar sorar. Turist bu sefer, limana gelip denizi seyredip uyuklayabileceğini söyler.
Balıkçının cevabı ise çook manidar; “Eh, ben bunları zaten yapıyordum.” Ve ekler “Ta ki fotoğraf makinenizin sesi keyfimi kaçırana kadar! ”
“Balık Tutma Dersleri” Heinrich Böll’ün kaleminden, Emile Bravo’nun çizimleriyle, Desen Yayınları’ndan.